16 Mart 2013 Cumartesi

Maria Montessori'nin Mücadele İçerisindeki Yaşamı

Bugüne kadar Maria Montessori ile ilgili birçok şey okumuştum ama hayatı ile ilgili belgeseli izleyince sanki başka türlü etkilendim.

Maria Montessori İtalya'nın ilk kadın doktoru.Özellikle Tıp Eğitimi boyunca çok zorluk yaşamış. Bayan olduğu için erkek öğrencilerle aynı zamanda kadavra çalışması yapamıyormuş.Tek başına morg çalışması yapmak zorunda kalıyormuş. Bu çalışmalar sırasında mesleğini bile bırakmayı düşünmüş.Ayrıca tıp eğitimi aldığı zamanlarda sınıf arkadaşları çok dalga geçip, onun varlığından sıkıldıkları için arkasından üflüyorlarmış. O da bir gün onlara şöyle demiş. "Siz üfledikçe ben daha çok yükseleceğim."

Tıp eğitimi bittikten sonra zeka geriliği olan çocukların bulunduğu bir okulda yöneticiliği başlamış. Buradaki çalışmaları sonrasında bazı çocukları ülke genelindeki sınavlara sokmuş. Bu çocuklardan bir kısmı ülke ortalaması üzerinde puanlar almış. Maria Montessori bu durum karşısında İtalya'daki eğitim sisteminin normal zeka seviyesindeki çocuklara ne yaptığını sorgulamaya başlamış.

Bundan sonra psikoloji, eğitim konularımda çalışıp Çocuklar Evini kurup, burada çocuklar için hazırladığı basit eğitici aletler ile çalışmalarını sürdürmüş. 2.Dünya savaşına kadar birçok ülkeyi gezip kendi metodunu yaymaya başlamış.Kendisine yapılan onca övgüye rağmen "Bana değil, işaret ettiğim yöne bakın" diyebilen, çok da alçak gönüllü bir insan.

Bir sürü okullar, eğitim verilen öğretmenler derken savaş patlak vermiş. Mussolini önceleri Montessori eğitim sistemini benimsemiş, okul gereçleri için bir fabrika bile kurdurmuş fakat sonraları Maria Montessori kendisine muhalif olduğu için ülke dışına çıkmaya zorlanmış. Gandhi ile öncesine dayanan dostlukları sebebi ile Hindistan'a gitmiş. Gandhi ülke genelindeki eğitim sisteminde yapılanma yapmak için kendisinden yardım almış. Bir çok öğretmene eğitim verilmiş. Fakat savaş sebebi ile Hindistan'da yıllarca kalmış. Oğlu hapis yatmış. 
Bu arada Maria Montessori'nin bir oğlu var fakat İtalya yasalarına göre evlendiği takdirde işini bırakması gerektiği için evlenememiş ve evlilik dışı olan oğluna annelik edememiş. Oğlunu uzun yıllar ziyaret edip, annesi olduğunu bile söyleyememiş. Oğlunun kendisine annesi olduğunu bildiğini ve onunla kalmak istediğini söylemesi üzerine bir araya gelmişler.

2. Dünya savaşının bitiminden sonra tekrar Avrupa'ya dönmüş. Açmış olduğu okullar kapandığı için ve çalışmaları unutulduğu için 70 yaşında tekrar çalışmalara başlamış.Ölene kadar okulları, eğitim sistemi için çalışmış.

Bir kadın gözü ile baktım. Yaşadıklarını, tercihlerini ve günümüze bıraktıklarını düşündüm. Sevdiği insanla evlenemeyen, evlenemediği için çocuğuna annelik yapamayıp onu başka insanların yanına vermek zorunda kalan ve kendini annesi olarak uzunca bir süre tanıtamayan, ölene kadar Montessori eğitim sistemine kendini adayan bir kadın olarak gördüm. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder